Merhaba Fakir Yazar Okurları;
Feminist eleştiri, ilk olarak sinema filmlerinin metin okumaları için kullanılmıştır. Ataerkil bir düzende üretilen filmlerdeki kadın rollerine olan erkek bakış açısı feminist kuramın ilk ele aldığı konudur. Kadınların birer üretici olarak yer almasıyla ve kendilerini göstermeleriyle farklı bakış açılarının varlığı dikkat çekmeye başlamıştır.
Feminizmin Doğuşu
1920 yılına kadar olan feminizm hareketi birinci dalgayı oluşturmaktadır. 1960 yılında ikinci dalga feminizm hareketi başlamıştır. Bu dönemde kadınlar kendilerini akademik çalışmalarla kabul ettirmek istemişlerdir. 1960’lı yıllardan sonra bilimsel bir ağırlık kazanmıştır. Genel olarak baktığımızda şu şekilde çeşitlendirilebilmektedir: İkinci Dalga, Mit Eleştirisi, Marksist/sosyalist feminist eleştiri, Fransız feminist eleştiri, Psikanalitik eleştiri, Siyah feminizm/Afrika diasporası, Lezbiyen feminist eleştiri, Üçüncü Dünya feminist eleştiri ve Feminist gelecekler…
İlk Kadın Sinema Yönetmenleri
Sinema tarihinde bilinen ilk kadın yönetmen Fransız Alice Guy‘dır. Alice Guy, konulu filmin de öncülerindendir. Guy, 1896’da Lahana Perisi isimli ilk filmini çekmiştir. Filmde lahanalardan bebekler çıkarıp yeni evli çiftlere veren bir kadının öyküsü anlatılmıştır. Konu olarak filmlerinin isimlerinden de kadını ele aldığı anlaşılabilir: The Gril in the Armchair, A Daughter of the Navajos, The Gril and the Bronco Busters. İlk uzun metrajlı film çeken kadın yönetmen ise Where Are My Children? (1916) filmi ile Lois Weber olmuştur. Weber, bu filmde istenmeyen çocuk ve kürtaj konusunu ele almıştır.
Amerika Birleşik Devletleri sinemacılar için Avrupa’ya göre daha rahat çalışma şartlarına sahip olmuştur. Alice Guy, Fransa’da bulamadığı rahatlığı bu ülkede bulmuştur. İlk kadın yönetmenlerse ABD’de ortaya çıkmıştır. Sinemada kadın varlığını, hem yönetmen hem de konu olarak farkına varmamızı sağlayan ilk yönetmenler Guy, Weber ve Arzner olmuşlardır.
https://www.youtube.com/watch?v=CYbQO6pwuNs
Sinemada Feminist Kuramın Başlaması
Sinemada feminist kuramların toplumsal, politik ve psikanalitik teorilerin birlikte çalışmasından oluştuğu görülmektedir. Ortak yönleri, cinsiyet eşitsizliğine eğilmeleridir. 1960’lı yıllarda teorik olarak güçlenmeye başlamıştır. Sinemada klasik sinema kurallarının da yıkılmaya başladığı, Fransız Yeni Dalga gibi ilk çağdaş sinema akımlarının da ortaya çıktığı bir dönemdir. Erken feminist sinema kuramcıları olarak Laura Mulvey ve Claire Johston görülmektedir. Cinselliğin sunumunun erkek egemenliğiyle ilişkisini ele almışlardır.
Mulvey, kadının hem öyküde hem de izleyici için erotik bir nesne olduğunu ileri sürmektedir. Mulvey’in teorisi özetle; röntgencilik, narsist özdeşleme ve nesneleştirme üzerine kurulmuştur. Erkeklerin bakışı filmdeki kameranın bakışıdır. Seyirci de erkek gözüyle izlemektedir. Kadın seyirci, erkeksi bakış açısıyla özdeşleşmekten keyif almaktadır. Mulvey’e göre dikiz hakkı sinemada erkeklere aittir. Buna da anlatım ve sinemasal teknikler neden olmaktadır.
Sonuç olarak kadın yönetmenler tarafından oluşturulmuş bir feminist film yapımı teorisi saptanamamıştır. Feminist teori pratikte geniş kitlelere ulaşan filmler üretememiştir. Festivaller ve bağımsız filmlerle sınırlanmıştır. Filmlerdeki erkek egemenliği herkes tarafından anlaşılmış ve kadın yönetmenler film piyasasının izin verebileceği ölçüde kitlelere sınırlı bir ulaşım sağlayabilmişlerdir. Feminizm kavramı giderek salt cinsellik içeren bir kavrama dönüşmüştür. Berlin’de düzenlenen Avrupa Feminist Porno Film Ödülleri bunlara gösterilecek bir örnektir.
Sonuç Olarak…
Yıl 2017 ve o zamanlardan bugünlere dek dünyada hiçbir şey değişmedi. Hala neredeyse tamamen erkeklerin çektiği dizi ve filmleri izliyoruz. Kadın cinselliği üzerinden küfür ve şakalara maruz kalıyoruz. Recep İvedik küfürleriyle eğleniyoruz. Patty Jenkins çıkıp Wonder Woman gibi bir film yaptığında da ağzımız açık izliyoruz. Belki de artık karşıdan beklemek yerine izleyici olarak kendi üzerimize düşeni yapmalıyız.
Saygılar.
Fakir Yazar Kürşat.
2 Ağustos 2017 08:45 Halil gönül
Ne güzel bir çalışma, araştırmacılar için başlı başına bir kaynak niteliğinde yayının. İşin açığı bende sayende öğrendim feminizmin tarihçesini. Kalemine ve emeğine sağlık. 🙂