Biliyorsunuz 24 Haziran 2018’de erken seçim var. Bu sefer hem milletvekillerini yani meclise girecek partileri seçeceğiz hem de 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği referandumunda yüzde 51 oyla EVET çıkmasından dolayı ilk defa başkanlık için de oy vereceğiz. Yani bir bakıma parlamenter sistemin de sonu gelmiş olacak ve tüm güç seçilecek başkanın emrinde olacak. Kısacası güçler ayrılığı ilkesi de son bulacak. Gelen olarak eleştiri yapmadan önce siyasetin ne olduğuna bakalım.
Siyaset, insan topluluklarının ellerinde bulunan kaynakları doğru şekilde kullanabilmeleri ve yönetebilmeleri için geliştirdikleri bir takım yöntemlerdir.
Yani en azından uzun yıllar önce siyasetin böyle bir şey olduğu bizlere öğretilmiştir. Bu tanımdan anlayabileceğiniz gibi siyasi olarak belirli mertebelerde olan kişiler yani iktidarların orada bulunma nedenleri, kaynakları halka olabildiğince eşit olarak dağıtmaktır. Ama aramızda bunun olduğunu görebilen kimse yok. Çünkü siyasi olarak baktığımızda, devletleri yöneten iktidarları da halk değil sermaye sahipleri seçer ve bu durum, bölgelere özgü değildir. Neredeyse her ülkede bulunan ana akım medya yoluyla öyle bir yönlendiriliriz ki aslında kendi özgür irademizle seçtiğimizi sandığımız kişilerin bilinç altımıza yavaş yavaş yerleştirildiğini fark etmeyiz. Bu konuda örnek vermek isterdim ama zaten her gün yaşadığınız ve gördüğünüz her şey örnekten daha değerli. Elinizi kumandaya atıp açtığınız her kanalda aynı kişileri ve aynı konuları duyuyorsanız bir şeylerin ters gittiğini de anlamanız gerekiyor. Yani hegemonyanın farkındasınız demektir. Ama çoğu kişi farkında olmaz. Zaten olsa bu kadar büyük sorunlarla karşılaşmayız.
Medya Bizi Uyuşturmak İçin Kullanılıyor!
Şimdi geneli bırakıp biraz özele inelim. Ekonomik olarak da, siyasi olarak da, toplumsal olarak da çok büyük bir kriz içindeyiz. Bu sefer teğet geçme falan yok. Direkt vücudumuza saplanmış bir ok var. Oku çıkardığımız anda da kan kaybından öleceğiz. Bu kadar soruna sahipken hala nasıl sakin olabiliyoruz ya da umursamadan yaşayabiliyoruz sorgulayanınız oldu mu? Ben söyleyeyim, çünkü her gün sabahtan gece yarısına kadar sizleri medya yoluyla uyuşturabilmenin yolunu keşfettiler. Dünya yansa haberiniz olmaz. Çünkü siz kim daha güzel yemek yapmış, Panama’da bir adada kim daha hızlı topu deliğe sokmuş, enişte baldızla kaçmış mı gibi konulara kilitlenmiş durumdasınız. Medya, öyle bir uyuşturmuş ki sizi sorgulayabilme yeteneğinizi bile kaybetmişsiniz. Kendi istedikleri insanı sıfırdan inşa etmişler. Onların kurallarına göre oynamayı kabul etmişsiniz. Haberleri bile izlerken sadece aynı görüşte olduğunuz kanalları tercih ediyorsunuz. Ülke büyük bir krizin içindeyken, size sunulan tek şey kıskanıldığımız yalanı oluyor. Bunu sorgulamadan kabul etmek de işinize geliyor çünkü beyninizi yormak zorunda kalmıyorsunuz. Bu sayede de her dönemde farklı medya patronları ortaya çıkıyor. Siz de helal olsun buraya kadar emek verip geldi diyorsunuz. Ama o sadece üzerine düşen görevi yerine getirdiği için birileri tarafından ödüllendiriliyor.
Ekonomik Kriz Oldu Diye Sistem Değişmez!
Ana akım medyada olmasa bile her gün, bir yerlerde Türkiye ekonominin her geçen gün daha kötüye gittiğine dair haberleri, yazıları görüyorsunuzdur. Hatta dünyada birçok ülkede ekonomisi kötüye gidiyor ve dolar karşısında diğer paralar değer kaybediyor. Böyle olunca da kapitalist sistem yıkılacak diye birileri bağırmaya başlıyor. Ama daha çok beklerler. Hiçbir şeyin yıkılacağı yok. Çünkü bu sistemde alt ve üst yapı diye 2 yapı var. Üst yapıda devlet, ideoloji, eğitim, medya, kültür ve sanat var. Geriye kalan herkes de alt yapıya bağlı. Ama durum tam olarak böyle değil. Yani öğretmeni de doktoru da toplumun içinden birçok kişi de üst yapıya hizmet eder. Öyle ekonomi kötüye gitti diye sistem yıkılmaz. Onlar her zaman para kazanmanın bir yolunu bulabilirler. Çünkü halkı, medya ve eğitim yoluyla kendi doğrularına inandırabilecek seviyeye çekmişlerdir. İzlediğiniz mitinglerde her şey bu kadar kötüye giderken neden bu meydanlar doluyor diye kendinize soruyorsunuzdur. İşte cevabı bu. Senin doğrularınla o alandaki insanın doğruları çok farklı. Dünya yok olmadıkça o kişi aynı şeylere inanıp aynı partiye oy vermeye devam eder.
Oy Verirken Özgür İradeni Kaybetme!
Şimdi seçimden bu konulara nasıl geldin diyebilirsiniz. Artık neredeyse evimizin kapısına kadar bedavaya bazı gazeteler geliyor. Bütün medya aynı kişilerin elinde. 24 Haziran geldiğinde oy vermeye giderken sizin bilinçaltınız çoktan ele geçirilmiş olacak. Çünkü bunun için çok fazla para ve emek sarf ettiler. Bunun planları yıllar öncesinden yapılır. Biz halk olarak da seçilenlerin bizim fikrimizi sorduğunu düşünürken kapalı kapılar arkasında fikrimizin sorulmadığı birçok karar alınır. Sonra da milletin egemenliği denilip olumsuz olan her şey kestirip atılır. Bir şeyin reklamı ne kadar çok yapılıyorsa o kadar kötüdür. Oy vermeden önce bir kez daha düşünün. Madem bu kadar iyi, neden sürekli kendini gözümüze sokmaya çalışıyor? İyi olanın reklama ihtiyacı olmaz. Vereceğiniz bir oy artık hiçbir konuda sizin fikrinizin alınmamasına neden olabilir.
Saygılar.
Kürşat.
Ülke kötüye gidiyorsa şu anki iktidar neden tekrar aday oluyor? eğer ülke kötüye gitmiyorsa neden erken seçime gidiyoruz? Erken seçim niye olur? Bunları bir düşünmek gerek. Cumhurbaşkanımız Daha Önce “erken seçim demek vatana ihanettir” demişti! Bugün niye erken seçim? Sanırım kendisi vatana ihanet ediyor.
Ahh ah. Söyleyecek çok şey var ama.. Neyse.. Medyanın durumu ortada.. Gerçi medya mı kaldı sanki?